Son zamanlarda ev genci tanımı ile sık karşılaşır olduk. Ne istihdamda olan ne de eğitim ve öğretim sürecine devam eden gençler ev genci (NEET) olarak tanımlanıyor. Türkiye’de 4 milyonun üzerinde oldukları tahmin edilmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinde 15-29 yaş grubunda ev genci oranı ortalama %18 iken, Türkiye’de %35,6 olarak bildirilmiştir.
Bu gençlerin büyük bir çoğunluğu (yaklaşık %61) içinde bulundukları bu durumdan memnun değiller. Bu gençler çalışmayı ve/veya eğitim hayatına devam etmeyi istiyor ancak önlerindeki en büyük engeller arasında:
- Nasıl ilerleyeceklerini bilememeleri,
- İş bulamamaları,
- İşin gerektirdiği donanıma sahip olmamaları,
- İş bulsalar bile zorlanma ve beklentilerinin karşılanmaması gibi nedenlerle devam etmemeleri yer almaktadır.
Ülkemizde bu gençlerin sayılarının artmasının en önemli sosyal nedenleri:
- İstihdam sorunu,
- Yetersiz mesleki yönlendirme ve kültürel nedenler,
- Aileler tarafından desteklenme (koruyucu kollayıcı ebeveynlik).
Psikolojik nedenleri arasında ise:
- Sorumluluk alamamaları ve zorlanmaya karşı hassas olmaları,
- Beklentilerinin yüksek olması,
- Bazı kişilik özellikleri sayılabilir.
Ayrıca bu gençlerde depresif bozukluk, anksiyete bozukluğu, oyun, internet, kumar bağımlılığı gibi birçok psikiyatrik hastalık daha sık görülebiliyor ve sorunun iyice derinleşmesine zemin hazırlıyor.
Özellikle bu gençlerin fark edilmesi ve psikiyatrist, psikolog, sosyolog gibi uzmanların içinde bulunduğu multidisipliner bir yaklaşımla sorunun sebeplerinin ve çözüm yollarının belirlenmesi gerekmektedir. En azından bireysel olarak yapabileceklerimizi belirlemenin de bir adım olacağı unutulmamalıdır.
Eğitim/öğretim sistemi ve meslek, kültür, sanat alanında politikaların tekrar gözden geçirilmesi, ailelerin özellikle çocuğun eğitim/öğretim hayatında ve meslek seçimlerinde nelere dikkat etmeleri gerektiği ile ilgili bilinçlendirilmesi oldukça önemlidir.